16 Şubat 2014 Pazar

Severek İzliyoruz: The Originals


   Klaus Mikealson, yakışıklı köken melezimiz 300 yıl önce ailesinin kurulmasına yardım ettiği New Orleans'in French Quarter kasabasına geri dönüyor. Kendi şehrini kendi yetiştirdiği vampir olan Marcel'in küçük güçlü cadısı Davina yardımıyla iyice ele geçirdiğini ve burada artık onun sözünün geçtiğini, kasabadaki bütün doğaüstü varlıkların Marcel'e olan sadakatini görünce kıskanıyor, hırs yapıp şehri geri almak için yemin ediyor, alıyor da. Ama sorunları bununla bitmiyor. Tek gecelik ilişkisi kurt kızımız Hayley'in imkansız bir şekilde onun çocuğuna hamile kalması, bu bebeğin cadılar için tehlike arz etmesi, bir zamanlar ona her şeyiyle sadık olan kız kardeşi Rebekah'ın arkasından iş çevirmeye çalışması, anne kurt Hayley'in çirkef cadı Sophie sayesinde sürekli tehlikede olması ve abisi bir diğer kökenimiz "onurlu" Elijah'ın Hayley'le olan yakınlığı sonucu aklının karışmasıyla Klaus'un bebeği başka melezler yapabilmek için kullanacığını düşünerek suçlaması.. Ve bütün bu yüklerden biraz olsun kaçmak için sığındığı liman Cami ile etki altına alarak kurduğu bu zoraki arkadaşlığı da eline yüzüne bulaştırması.. Kısacası köken ailede entrikalar bitmiyor, karakterlerimize bakalım.




 
 İşte İngiliz aksanına seve seve ölebileceğimiz Niklaus Mikealson, dizinin haşin, dik başlı kötü vampiri. Gerçek babası kurt adamdır. Dönemin en güçlü cadılarından olan annesi çocuklarını korumak için onları vampire dönüştürür. Vampir-kurt adam özelliğinden dolayı kardeşlerinden daha güçlüdür. Küçükken üvey babasından gördüğü eziyetler sonucu insanlara güveni sıfırlanan, dolayısıyla önüne çıkanın kalbini söken merhametsiz birine dönüşmüştür. En ufak ihaneti kaldıramaz, sık sık kardeşlerini hançerler.

 
 Anne kurt Hayley'den olan bebeğini başta kabullenmese de Elijah'ın ısrarlarıyla, biraz da Marcel'in kurduğu ailenin kıskancıyla bebeğini şu an herkesten çok koruyup kollar duruma gelmiştir. Hala aklı Mystic Falls'ta Caroline'dadır. Ama Cami'nin dürüst ve iyi kalbi ve biraz da psikolog oluşundan etkilenmiş, onu etkisi altına alarak bütün hikayesini, ruhunun en derin yaralarını ona açmış, sonra da unutturmuştur. Hedefine giden yolda önüne çıkabilecek en ufak engeli bile yok etme potansiyeline sahip, kardeşlerini bile. Ölümsüz ve korkusuzdur. Ne acıma duygusu ne de gram merhameti yoktur. Ama sanırım sarışınlara ufak bir zaafı var. Elijah'ın Hayley'e olan yakınlığından son derece rahatsız ve ç-o-k  g-ü-z-e-l  g-ü-l-ü-y-o-r :((






 
  
  Onurlu, iyi kalpli, hoşgörülü Elijah'ımız. "Always & Forever" hayat görüşünü benimsemiş, ailesine ölümüne sadık. Klaus'un güç için yapamayacağı şey yokken Elijah'ın ailesi için yapamayacağı şey yoktur. Küçükken babasından korkusuna Klaus'a yapılan işkencelere istemeyerek de olsa yardım edişinden dolayı kendini suçlu hissetmesinden midir nedir "bad brother"ının yaptığı her türlü haylazlığa göz yumuyor. Kendisini bir anlaşma için hançerleyip tabuta koyup düşman tarafa vermesi de dahil. Ama söz konusu kardeşlerine olan ihanetse o da gözünü bile yummadan kafa koparıp, kalp sökebiliyor.


    İşte Hayley'a duyduğu, dizginlemeye çalıştığı yasak aşk ile, kardeşlerine olan sonsuz sevgisi, düşmanlarına karşı olan hoşgörüsüyle ve üstünden asla çıkarmadığı takım elbiseleriyle, ailesini bir araya toplamak ve dağılmasını önlemek için var gücüyle uğraşan Elijah Mikealson..  Biz kendisini çok seviyoruz ama bu kadar kötü vampirin olduğu bi dünyada bu kadar da iyi olma derim ben, sonra hançeri yiyip yatarsın tabuta benden söylemesi.




   Rebekah Mikealson.. Köken ailenin biricik kız kardeşleri. Niklaus'un kıskançlıkları yüzünden sevdiği bütün adamları kaybetmek zorunda kalmıştır. Niklaus tarafından birçok kez ihanete uğramış, bir iki defa esip gürledikten sonra ağabeyi Nik'e inanmaktan asla vazgeçmemiştir fakat her seferinde ısrarla Klaus onu yüzüstü bırakmış, hançerlemiş, sevgililerini öldürmüş, ağlatmıştır. Elijah'a karşı sonsuz bir sevgi ve sadakati vardır tıpkı Klaus'a olduğu gibi ancak Klaus onun her seferinde güvenini sarsmıştır ve Rebekah artık ağabeyi Elijah'ı da uyarmaya, Klaus'tan vazgeçirmeye çalışmaktadır.


     Klaus'a duyduğu sözde nefret yüzünden New Orleans'ta kalmayı şiddetle reddetmiştir. Hatta gelmesi de Elijah'ın ısrarlarıyla, aileyi bir araya toplama merakıyla gerçekleşmiştir. Eskiden Marcel ile yaşadığı ilişkiyi bugün Klaus'u alt etmek için kullanmaya çalıştı ve Marcel de onu değil ustası Klaus'u tercih etti. Rebekah Mikealson yine bir erkek tarafından hayal kırıklığına uğratıldı :(( Aslında bu başına gelenler hep aşka inancından, liseli triplerini bırakmamasından ve sürekli bir parti peşinde koşmasından. Sen  Rebekah Mikealson'sın iyi düşün ama nerdee. Hatta bi ara bizim bu akıllı tedaviyi alıp insan olucaktı Vampire Diaries'de. Evlenip yuva falan kurucakmış bak bak lükse bak. Marcel ile olan eskilerden kalma hayati sırrı henüz ortaya çıkmamıştır. Bakalım bu başına nasıl belalar açacaktır...






      Evveet geldik dizimizin anne kurtu Hayley Marshall'a. Asıl adı Andrea Labonair'dir. Ailesi ile hiç tanışamadığı için gerçek adını kendisi de yeni öğrendi. Ailesini ararken ömrü tükendi bu kızcağızın da.  Omzunda bulunan doğum lekesi Labonair ailesinden geldiğini göstermekte. Vampire Diaries'de Caroline'ın sevgilisi Tyler'a göz koyup hoop bir anda kendisini Klaus'un yatağında bulmasından, Elijah'ın günlüklerini karıştırıp ailesini korumak için bıt bıt Elijah'a koşup yardım istemesinden ne kadar çirkef olduğunu anlayabiliriz. Rebekah'la ilginç bir "best bitches" durumları var. Ne ara kanka oldular anlamadık. Bi birbirlerinin hayatlarını kurtarmalar falan...


     Elijah'a olan aşkı, ona engel olan karnındaki melez bebişi, cadı Sophie'nin hayatını garantiye almak için kendisine bir büyüyle bağlanması, ölümden dönmesi, Klaus'un bağından kurtulması için yardım ettiği ve bir zamanlar hoşlandığı can dostu melez Tyler'ın sırf Klaus'a düşmanlığından onu kaçırıp karnındaki bebeği öldürmeye çalışması, cadıların ona olan düşmanlıkları falanlar çok derinden sarstı bu kızı. Bi doğursa da kurtulsa. Yazık Niklaus Mikealson'un çocuğunu taşımak kolay değil tabi, tek gecelik zevklerin bedeli ağır olur dsghfnbg







    Marcellus Gerard, Klaus'un biriciği, değer verdiği sayılı insan-vampir-lardan. Ama aynı zamanda asla Klaus'tan üstün olmaması gerektiğini de anlamıştır sanırım artık. Küçük yaşta tıpkı Klaus gibi babasından eziyet görmüş, Klaus buna acımış, bakmış büyütmüş vampir etmiş, sen geç adamın yaptığı koskoca şehri sahiplen. Alırlar işte elinden söke söke.



     Klaus'a olan saygısı ve daha çok korkusu sayesinde Rebekah'a olan aşkını yaşamaya Rebekah'ın bütün cesaretine rağmen Marcel cesaret edemedi bi türlü. Şehirde egemenliği vampirlere başta kendini sevdirerek daha sonra da katı kurallarla korkutarak elde etmiştir. Ve tabiki tam kafası uçurulacakken ritüelden kurtardığı  3 cadının kuvvetini birden taşıyan biricik cadısı Davina'nın şehirde büyü yapan her cadıyı ispiyonlaması ve Marcel'inde onları öldürmesi.. Başta Cami'ye ilgi duysa da sonra Rebekah'la aşkları yeniden alevlenince adını daha anmamıştır. Sarışın zaafı x2




    Davina Claire, hasatta tam kurban edilecekken Marcel'in onu kaçırıp saklamasıyla ona sonsuz güven, cadılara nefret duymaktadır. Kendisi kadar şanslı olmayıp boğazı kesilen 3 cadı arkadaşının bütün kuvveti hasat tamamlanamadığı için kendisinde toplanmıştır. Büyü işlerinde Marcel'e yardımcı olmaktadır. Bu güç kendisini yiyip bitirdiği için ne yazık ki hasatı kendi isteğiyle tamamlamak zorunda kaldı. Ve hala geri dönmedi çünkü Elijah'ın kötü eski sevgilisi Celeste, gücü kendisi toplamış, kendisi gibi kötü olan cadı kankilerini köken aileyi devirmek için diriltmiştir. 



     Tim adındaki kemancı hoşlandığı insan çocuğun canının sürekli kendisi yüzünden tehlikeye girmesi ve sonunda ölmesi, Marcel'in Klaus'la iş birliği yapması, büyük cadının öldüğünü Marcel'in ona söylememesi, Klaus'tan kaçan çocuk Josh'la gerçek bir dostluk kurması ve Rebekah'ın dolduruşları sayesinde Marcel'e olan güveni sarsılır ve Marcel'in onu kullandığını sanır. Ancak Marcel onu gücünden bile daha çok önemsemektedir. Davina sadece normal bi insan olmak ister, bu yüzden de hasat zamanının geçip bütün cadıların güçlerinin tükenmesini dört gözle beklemektedir, tek isteği okuluna geri dönüp yaşıtları gibi normal bir yaşam sürmektir ancak kaderden kaçılmaz maalesef yine hasata kurban gitmiştir.




    Camille O'Connel; bu kızcağızın da tek isteği  ölümüyle katliam da gerçekleştiren kardeşi Sean'ın ölümündeki gerçekleri bulmaktır. Vampirler, cadılar, kurt adamlar, melezler, amcası Kieran hatta kardeşinin ölümüyle ilgili her şeyi bilse de Klaus güya iyilik ederek sürekli kızın zihniyle oynayıp unutturup durmaktadır. Ama akıllı Cami evin her yerine notlar almıştır ve biraz da Davina'nın yardımıyla artık her şeyin farkındadır.


    Cami normal insan hayatını sürdürürken birden Klaus ve Marcel denen iki kötü çocuk hayatına girdi. Karmaşıklıktan ve kötü çocuklardan her ne kadar uzak durmaya çalışsa da amcası Kieran'ın vampirlerle bağlantıları, Marcel'in ona olan ilgisi ve kardeşinin delirmesindeki sırrı çözme merakı zavallıcığı buralara getirdi.

 
  Sophie Deveraux'un tek isteği Davina'yı öldürüp hasatı tamamlamak ve şehirde büyü yaptığı için Marcel tarafından öldürülen ablası Jane-Anne'in kızı Monique'i kurtarmaktır fakat ne yazık ki tamamlanan hasat sonucu ölümden tek dönen cadı Monique olmasına rağmen Sophie sevinecek zaman bulamamıştır çünkü yeğeni onu başta hasata inanmadığı için hançerleyerek öldürmüştür.

     Önceden Marcel ile olan ilişkisi sırasında hasata inanmadığını ve yapacaklarını söylediğinde Marcel gidip Davina'yı ordan çıkarabilmişti. Sonra bu mal yeğeni uyandıktan sonra Celeste ve yandaşlarıyla iş birliği yapıp Klaus'u hançerledi. Ama çok sevgili yeğeni Monique artık karanlık taraftadır ve teyzesiyle gitmeye hiç niyeti yoktur. Sonuç olarak Klaus'la pazarlık yaparken ölmemek için kendisini Hayley'e bağlaması falan boşa çıktı, darbe beklenmedik yerden geldi vee Sophie'yi de kaybettik.





     The Vampire Diaries'in yan sanayisi niyetine başladığım bu dizi şuan Vampire Diaries'dan daha çok sarıyor. Sırf köken kardeşlerin birbirinden değişik aksanları için bile izlenebilir. Severek izliyoruz, şiddetle tavsiye ederiz.

7 Şubat 2014 Cuma

Ariana Grande Tarzı


Victorious dizisinde canlandırdığı Cat Valentine karakteriyle tanınan 1993 doğumlu Amerikalı şarkıcı/oyuncu Ariana Grande'nin tarzını inceleyip neler giyiyormuş, nasıl giyiyormuş bakacağız.






 Ariana ister sahnede olsun kırmızı halıda mini ve renkli elbiseler giymeyi çok seviyor. Kendisine en çok yakıştırdığım tarz da bu aslında.




 Bazen tarzının dışına çıkıp böyle kıyafetler de deneyebiliyor ama zaten boyu kısa olduğu için diz hizalarında etek boyu seçmemesi gerektiğini düşünüyorum, yapma Ariana biz seni minnik elbiselerinle sevdik. Ama elbiselere lafım yok özellikle EMA 2013'de giydiği pudra rengi siyah dantelli elbiseyi çok sevdim.




 Saç, makyaj ve gülüş hep aynı, Ariana da farkında ama şikayet ettiği yok. O memnunsa eleştirmek bize mi kaldı? Sanırım..
Saç rengine kızıldan başladı kestane rengi, kahverengi, açık kumral şimdi de gittikçe sararıyor. Yakında platin sarısı görmekten korkuyorum. En son American Music Awards'daki ton iyiydi. Bozmayıver.
Uzun elbiseleri de rahatlıkla taşıyabiliyor. Tabii uzuun upuzuun topuklularla birlikte. Olsun. En sevdiğim tabii ki parlak kırmızı  Dolce & Gabbana elbisesi. Bende istiyom.






Amaa ama bu boydaki kabarık, çiçek desenli elbiseleri çok seviyoruum. Ariana kendince 1950'ler modasını benimsemiş, cici kız modlarında. Nereye kadar Ariana'cığım? Elbet bir gün dar kotla göreceğim seni..






Sokakta da kırmızı halıdan farkı yok kızımızın. Hep bir süslü püslü, güzelli. Ama seviyorum yani bu kızı. Suratındaki artık yerleşmiş Küçük Emrah ifadesi de olmasa süper olacak. Azmi de görüyo musun 1.53 boyundaki kız yemedi içmedi zayıfladı o bodur halinden kurtulup sütun gibi bacak yaptı. O açmasın da ben mi açayım? Taş gibi de oldu valla...
Bacak farkı için bkz:





Hazır eski hallerinden bahsetmişken onlara da bir bakayım dedim. Yorum bile yapamıyorum. Naapmışsa yapmış kendi tarzını sonunda bulmuş valla. Tebrik ederiz başka ne denir ki?




Bir Ariana Grande evrimi... Nasıl bir evrimdir iyi midir, kötü müdür bilemeyiz ama gözler önünde olan çok açık bir şey var ki bayaa yol kat etmiş. İyi de etmiş, çok tatlı çok sevimli olmuş. Seviyoruz kendisini.


Ayrıca billur gibi de sesi vardır hatunun. Christina Aguielera-Mariah Carey karışımı gibi. Ballı. 

Dinleyiniz;


Dolce & Gabbana 2014 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu



Dolce & Gabbana  2014 İlkbahar-Yaz Koleksiyonundan birkaç tasarımı paylaşacağız :)










20 Aralık 2013 Cuma

Yeni Yılda Dolabınızı Yenileyin #3







         KAZAK:89.95
       ŞAPKA:99.95
        ÇANTA:449.95
          AYAKKABI:139
          BİLEKLİK:29.95